Darb-ı Sak Kalesi (Tar.)
Derb ya da darb (el-Darb) Arapça yol anlamındadır. Sak ise dağ eteği, vadiye bitişik kısım anlamına gelmektedir. Darb-ı Sak, dağ eteğinden geçen ya da dağ eteğindeki, yamaçtaki yol anlamına gelmektedir.
Terbezek ve Trapesac Kalesi olarak da bilinir. Bir diğer Türkçe adı Beyazıt-ı Bestami’dir. Antakya’nın Alaybeyli köyünde, küçük bir kireç taşı çıkıntısının üzerinde yer almaktadır. Konumu 36°31ˈ52.56″ kuzey enlemleri ile 36°21ˈ53.87″ doğu boylamıdır. Kırıkhan merkezine 4 kilometre uzaklıktadır. 11. yüzyılda Franklar tarafından bir garnizon kalesi olarak inşa edilmiştir. Daha sonra Tapınak Şövalyelerine devredilmiştir. Kale, Antakya’ya giden stratejik yolu ve Belen geçidinin (Suriye Kapıları) korunmasında aktif rol üstlenmiştir.
Kale, M.Ö. 333 yılında, Pers Kralı Darius’un Büyük İskender’e karşı İsos Savaşı’ndan önce karargah kurduğu yer olarak dikkat çeker. [1]
1171 civarında Kale, Baghras (Bakras) Kalesi ile birlikte, asi bir Ermeni baronu olan Mleh tarafından alındı. 1175’te, Mleh’in ölümünden sonra, Tapınak (Templiers) Şövalyeleri kaleyi geri aldılar. Kale, 13 Eylül 1188 tarihinde 2 hafta süren ağır bir kuşatmanın ardından, Eyyubi Sultanı Selahaddin tarafından alındı. Selahaddin burayı Alamüddin Süleyman bin Canda’ya vermiştir.
1205’te Kilikya Ermenistan Kralı I. Leo, o zamanlar Halep prensinin elinde olan kaleyi ele geçirmeye çalıştı ancak başaramadı. 1237’de Haçlıların Sarazen garnizonunu kaleden çıkarma girişimi de feci bir şekilde başarısız oldu. 1261’den itibaren Ermeniler Trapesac Kalesi’ni (Moğol Hanı Hülagu’nun hediyesi olarak) ellerinde tuttular ancak 1266’da Memlüklere teslim olmak zorunda kaldılar. 1280’de kale Moğollar tarafından yıkıcı bir saldırıya uğradı.
Bölge Türklerin egemenliğine geçince Kale, 19. Yüzyıla kadar Tayfuriye Tarikatı’nın tekke ve barınağı olarak kullanılmıştır.
Günümüzde modern köy, orijinal kale arazisinin çoğunu kaplamış durumda. Kalenin hala bazı kalıntıları olmakla birlikte, orijinal düzeninden çok uzaktır. Çıkıntının batı tarafında bir Haçlı su kemeri bulunmaktadır.
[1] UMAR, Bilge, (1984), Türkiye Halklarının İlk Çağ Tarihi, Cilt: 2, İstanbul, sf: 110-111.


