Antakya Depremlerinin Tarihsel Serüveni*/Ufuk ŞAFAK

Ufuk ŞAFAK                                                                                       

Nisan 2023
*Bu Yazı Hatay Güney Rüzgarı Dergisinin Mayıs-Haziran 2023, 6. Sayısında Yayınlanmıştır.

6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli 7.7,  7.6 ve 20 Şubat 2023 Hatay-Defne merkezli 6.4 şiddetindeki depremler bölgede ağır yıkımlara neden oldu. 3 büyük deprem Antakya ve çevresini neredeyse yok etti. Yıkılmayan yapıların ağır hasarlı olarak kayda geçtiğini de eklersek yıkımın boyutların ne kadar büyük olduğu anlaşılır.

 

Tarihsel süreç içerisinde yaşanan Antakya depremlerini göz önünde bulundurduğumuzda deprem, kelimenin tam anlamıyla ben geliyorum demekteydi. Mehmet Değerliyurt 2013 yılındaki doktora tezinde “…depremlerin tarih içerisindeki sıralanışlarında göstermiş olduğu davranış tekdüze değildir. Kümelerin içindeki depremlerin birbirine olan zamansal yakınlıkları, bir ya da birkaç yıldan birkaç on yıla kadar değişmektedir. Kümeler arasındaki suskunluk dönemleri genellikle 110–130 yıl arasında değişmektedir…….. Antakya’da en son yıkıcı deprem 1872 yılında olmuş o zamandan beri de ciddi bir sismik aktivite olmamıştır. Bu durum Antakya’da olası bir depreme sürekli olarak hazır olunması gerektiğinin en önemli nedenini oluşturmaktadır.” Depremin suskunluk döneminin bittiğini maalesef yaşayarak gördük.

Deprem bilimcilerin bütün uyarılarına rağmen,  hükümetçe hiçbir hazırlığın yapılmaması, imar afları ve halkın bilinçsiz-plansız yapılaşma karşısında belediyelerin oy uğruna verdikleri izinler yıkımı arttıran etkenler olmuştur.

İktidar erkinin (ve daha önceki hükümetlerin) yaptığı yanlış politikaları eleştirmekle beraber, geleceği daha güvenli bir hale getirmek için, halkında büyük sorumluluklarının olduğunu unutmamak gerekir.

Tarihsel süreç içerisinde Hatay merkezli olarak yaşanan depremleri bilmemiz ve 2023 depremini tüm gerçekliğiyle gelecek kuşaklara aktarmamız, çocuklarımızın yaşanılabilir kentler kurmaları için önemli bir görev olarak karşımıza durmaktadır.

 

Antakya Depremleri

Antakya, Arap ve Anadolu plakalarının oluşturduğu 1000 km uzunluğundaki sınırın batı ucunda yer almaktadır. Bölgenin tektonik aktivitesi Ölü Deniz, Doğu Anadolu ve Kıbrıs’a uzanan fayların etkisi altında kompleks bir tektonik davranış gösterir. Antakya ve Asi nehrinin bir kısmı Antakya-Samandağı çökellerinin Kuzeydoğu-Güneybatı ucuna doğru yer alır. Bu çökelti Miosen dönemin deniz çökeltileri, Pliosen ve Holosen ile ilişkili olarak gözlenebilir. Amik gölünde, Antakya-Samandağı çökeli, Ölü Deniz fay sisteminin Kuzey ucunda yer alan Ghab çökeli ve Hatay- Kahramanmaraş çökelleriyle birleşir.

2000 yıllık Antakya’nın deprem geçmişi büyük oranda bir periyodik yapı göstermeyen rasgele bir dağılım sergiler. Tarihsel aktiviteler beşinci, altıncı, dokuzuncu, on ikinci, on dokuzuncu yüzyıllarda oldukça fazla iken aradaki bazı yüzyıllar mevcut faylar sisteminin oldukça hareketsiz kaldığını göstermektedir. Yakın tarihimizde, 1997 yılının 22 Ocağında MB (Cisim magnitiyudu) büyüklüğü 5.2, 5.3 ve 5.5 arasında değişen üç tane deprem yarım saat içinde Antakya ve çevresini vurmuştu. Türkiye’nin güneydoğusundaki bu sismik aktivite halkta panik, yaralanma ve yapılarda hasarlara neden oldu. Antakya’da yapı hasarı ise binlerle ifade

edilecek seviyelere çıktı. Antakya çevresinde Malatya, Adana, Mersin ve Gaziantep, Lübnan ve Suriye’deki birçok şehirlerin yanı sıra Kıbrıs’ta bu depremler güçlü bir şekilde hissedilmişti.

Antik kitabelere dayanarak bölgenin depremselliğiyle ilgili ilk kayda M.Ö. 14. yüzyılda rastlamaktayız. Ben-Menahem 1979 yılında kaleme aldığı  “Earthquake catalogue for the Middle East” (Ortadoğu Deprem Kataloğu) adlı eserinde, Ugarit kaynaklarına dayandırdığı bilgiye göre M.Ö. 1356’da Suriye kıyılarını vuran büyük bir tsunami yaşandığından bahsetmektedir. Dönemin antik kenti Ugarit (Antakya’ya kuşbakışı 70 Samandağ’a 50 km uzaklıkta) sular altına kalmıştır.

Antakya merkezli ilk deprem kaydı M.Ö. 148 yılındadır. Hellenistik Devrin ihtişamlı yapılarına sahip kentin tamamı depremde yıkılmış ve tekrar inşa edilmiştir. M.Ö. 65 yılında Suriye’yi mahveden depremde 170.000 kişi ölmüş Antakya da çok zarar görmüştür. M.Ö. 23 Mart 37’de yaşanan yer sarsıntısında Antakya yakınlarındaki kutsal Daphne (Harbiye) yerleşmesi yerle bir olur ve Roma imparatoru Caligula, kentte sağ kalanlara yardım eder. M.Ö. 115 yılındaki yer sarsıntısına imparator Traianius tanık olur. Roma imparatorluğu’nun Asya Eyaleti’ni sıkça ziyaret eden imparatorlar arasında bulunan Traianus, doğuya, Part seferine giderken deprem sonrası herkes gibi günlerce dışarıda konaklamıştır. Geceleri halkla beraber Antakya hipodromunda geçirmiştir.

Mayıs ayının 29. günü yaşanan 526 depremi Antakya’yı yerle bir etmiş binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Devrilen ocaklardan dolayı kentte 5 gün boyunca yangınlar devam etmiştir. Antakya Patriği Afronius’da depremde ölenler arasındadır. Şehirde festivallerin (Yükseliş Günü) yapıldığı bir sırada depremin olması ve şehir dışından birçok insanın da festivaller sebebiyle burada bulunması can kayıplarını daha da arttırmış, çevre yerleşimlerin nüfusuyla birlikte can kaybı 250-300 bin civarında olmuştur. İmparator I. Iustinos (518–527) çok sevdiği Antakya’nın yerle bir olduğu haberi üzerine, yaşanan bu felaketten dolayı yas ilan etmiş, halk eğlencelerini iptal etmiştir. Oluşan yangınlar ve meydana gelen talanlar şehre büyük hasar vermiş, uzun yıllar süren onarılma, yeniden yapılanma faaliyetlerine rağmen şehir kültürel ve sosyal yaşam içindeki hareketliliğini kaybetmiştir. Şehrin batı Anadolu’ya göç vermesi ticari yaşamın ve sosyal hayatın sönmesi, döneminin var olan şehirlerarasında üçüncü büyük merkezi olan Antakya’yı bir daha o yıllara dönülemeyecek şekilde yok etmiştir.

Bu depremin üzerinden iki yıl geçtikten sonra 21 Kasım 528 tarihinde Antakya tarihinin en şiddetli depremini yaşamış ve şehirde bulunan yapıların tamamına yakını yıkılmış, surlar büyük hasar görmüş, surların yıkılması şehri savunmasız bırakmıştır. Tarihçi Malalas 5000 kişinin öldüğünden bahsederken Halk bu dönemde Sasanilerin saldırılarından korunmak amacıyla kıyılara yerleşmek zorunda kalmıştır.

Şehir halkı, deprem ve sonrasında ortaya çıkan salgın hastalıkların nedeni olarak Tanrının gazabının üzerlerinde olduğunu düşünmüş bol bol dua etmişlerdir. Çok sayıda insanın ölümüne neden olan bu deprem felaketinin çabuk unutulması ve Tanrının gazabının teskin edilmesini ümit eden imparator ve imparatoriçe tarafından Antakya’nın ismi “Theupolis” (Tanrının Şehri) olarak değiştirilmiştir.

Antakyalı Bizans tarihçisi Evagrius Scholasticus 580 yılında Antakya ve Defne’de yaşanan depremde bütün kamu binalarının yıkıldığını ve Defne’nin yerle bir olduğundan bahsetmektedir. Menbiç’li tarihçi Agapius ise Antakya’ın iki kulesinin ve şehir duvarlarının yıkıldığını ifade etmektedir.

İmparator Maurice Tiberius (582-602) döneminde Antakya’da 588 yılının 31 Ekim günü akşam saatlerinde bir deprem daha yaşanmıştır. Bu deprem sırasında 60.000 kişi hayatını kaybetmiş, birçok bina yıkılmış ve Büyük Kilise ile aşağı surların üstündeki kulelerin tamamı yıkılmıştır. Ayrıca şehirde yangınlar da yaşanmıştır. Deprem sonrasında şehrin onarılması için imparator para yardımı yapmıştır.

İbnü’l-Esir’in 712 yılında, Süryani Mikhail’in 713 yılında gerçekleştiğini kaydettiği şiddetli bir deprem ağır hasarlara sebep olmuştur. Mart ayı içinde yaşanan deprem şehrin tamamına yakınının yıkılması ile sonuçlanmıştır. Tarihçi Elias depremin 40 gün sürdüğünden bahsetmektedir. Elias 7 Aralık 717’de Antakya’da yaşanan bir diğer depremin 3 ay boyunca devam ettiğini söylemektedir.

İslam bilgini el-Suyuti 28 Ağustos 846’dan itibaren büyük depremlerin oluğunu Şam ve Humus surlarının yıkıldığından bahsederken en büyük yıkımın Antakya’da olduğunu söylemektedir. 848 yılında yaşanan depremde Antakya şehrinde 20.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 860 yılında yaşanan deprem ise sadece Antakya’da değil civardaki birçok yerde de yıkıma sebep olan geniş çaplı bir depremdir. Bu deprem sırasında Antakya’da 1500 ev ve şehir surlarının 90’dan fazla burcu yıkılmıştır. Hatta Asi nehrinin yatağı da değişmiştir. Antakya’da yaşayan halkın çoğu yakın şehirlere göç etmişlerdir. İslam tarihçilerinden İbnü’l-Esîr;  deprem sırasında şehirde daha önce işitilmemiş sesler duyulduğunu ve depremin Antakya civarında bulunan çıplak bir dağı da etkilediğini, dağın parçalanarak kayaların denize yuvarlandığını söylemektedir. Deprem Suriye bölgesi ile Akdeniz sahili boyunca Anadolu’da da etkili olmuştur.

Gregory Abu’l Farac kaleme aldığı Kronikte 865 yılında gerçekleştiğini söylediği depremle ilgili şu bilgileri vermektedir; “1500 büyük bina tahrip oldu. Şehir suru üzerindeki 90 kule yıkıldı. Yer altından korkunç ve tüyler ürpertici sesler işitiliyordu. Yer sarsıntıları bütün Suriye şehirlerinde birçok yerleri Latakia, Cebele, Laodicia’yı tahrip etti”. Tarihçi İbn-i Kesir ise 865 depremini Antakya’da meydana gelen depremden ötürü 1500 ev yıkıldı. Antakya surlarındaki burçlardan doksan küsuru da yıkıldı. Çeşitli mıntıkalarından ürkütücü sesler duyuldu. İnsanlar hemen evlerinden çıkıp kaçtılar. Antakya yakınında Akra adıyla bilinen dağ parçalanıp denize gömüldü. Deniz suları kabardı. Pis kokulu ve siyah bir duman göklere yükseldi. Antakya’ya bir fersahlık mesafedeki nehrin suları kurudu. Nereye gittiği bilinemedi.”

971 Yılında Antakya’da bir deprem daha yaşandı. 977’de meyana gelen deprem şehirde büyük tahribat yaptı ve surların büyük bir bölümü yıkıldı.

Mart 1053 yılında yaşanan deprem ile şehir tekrar sarsılmıştır. Deprem Antakya’da büyük hasar meydana getirmiştir. Tarihçi Mateos deprem hakkında oldukça geniş bilgi vermiştir. 1053 yılında Antakya şehrinde güneşin içinde bir işaret belirdiğini, bu işaretin felaket alameti olduğunu ve bütün Hıristiyanların bundan dolayı korkuya kapıldığını söylemektedir. Depremden hemen sonra Halk Horom Meydanı’na geldiği sırada büyük bir gürültü duyulmuş ve öğle vakti tekrar deprem olmuştur. Bu deprem sırasında toprak yarılmış ve Mateos’a göre on bin kişi, yarılan toprağa gömülmüştür.

1091 yılında Antakya tekrar bir depremle sarsılmıştır. Bu deprem İbnü’l-Esîr’e göre 26 Kasım günü, Cenâbî’ye göre 4 Aralık gecesi, Ermeni tarihçilerinden Simbat’a göre ise Eylül ayı içinde gerçekleşmiştir. İbnü’l-Esîr deprem esnasında Antakya surlarının 90 burcunun yıkıldığını söylerken Cenâbî ise yıkılan burçların sayısını 70 olarak vermiştir. Deprem şehirde can ve mal kayıplarına da sebep olmuş ve birçok kişi enkaz altında kalmıştır. Simbat depremin çevre şehirlerde de şiddetli bir şekilde hissedildiğini, depremde en büyük hasarın Antakya ve Nusaybin’de geçekleştiğini belirtir. Depremin yaşandığı dönemde Antakya Selçuklu hâkimiyetinde ve Yağısıyan tarafından idare edilmektedir. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın emriyle yıkılan burçlar tamir edilmeye başlanmıştır.

1114 yılında merkez üssü Maraş olan bir deprem daha yaşanmıştır. Deprem sadece Maraş’ı değil Antakya, Antep, Adana ve Halep’i de etkilemiştir. Deprem hissedildiği yerlerde oldukça büyük hasara sebebiyet vermiştir. Bu deprem ile ilgili olarak Ermeni tarihçilerinden Simbat vakayinâmesinde şu bilgileri vermektedir; “1114 yılında, haç yortusu gününde Allah’ın hiddetinden dolayı bir zelzele oldu. Yeryüzü geceleyin sarsıldı, derinliklerden korkunç bir gürültü işitildi, deniz altüst oldu, dağlarla tepeler inledi ve birçok şehir yıkıldı. Antakya, Misis, Hısnımansur (Adıyaman), Keysun, Elbistan ve Samsat şehirleri yıkıldı.”

Urfalı Mateos ise bu depremi şu şekilde anlatmaktadır.”Mareri ayının 12 sine tesadüf eden Pazar günü, Haç yortusunda bir nişane belirdi. Bunun gibi İlahî gazab ne geçmişte ne de bizim zamanımızda görülmüş ve işitilmiş ve ne de kitaplarda okunmuştu. Derin bir uykuya dalmış bulunduğumuz sırada aniden müthiş bir gürültü koptu ve bütün dünya sarsıldı. Yeryüzü şiddetle titredi, kayalar yarıldı ve tepeler çatladı. Dağlarla tepeler şiddetle çınladı. Onlar canlı hayvanlar gibi ses çıkardılar. Dağların sesi kulaklarda bir ordunun çıkardığı gürültüyü andırıyordu. Dehşete kapılan insanlardan figan ve haykırış sesleri yükseliyordu. Bu felaket esnasında herkes kendi hayatından ümidini kesti ve kıyamet gününün geldiğini zannetti. Herkes endişeye kapılmış ve korkudan ölü haline gelmişti. O gece birçok şehir ve bölgeler harap oldu”.

İbnü’l Azimi kaleme aldığı tarih kitabında 1123 yılında Antakya’da bir deprem olduğunu ve suların kurumasıyla şehir bahçelerinin sulanamadığından bahsetmektedir.

15 Ekim 1138’de Halep’te şiddetli bir deprem meydana geldi ve yaklaşık olarak ekiz ay boyunca sarsıntılar devam etti. Tarihçiler depremi “Buğdayın elekte birbirini tokuşturduğu gibi yer arsıldı, taşlar birbirine çarptı ve evler yıkıldı” sözleriyle anlatırlar.

1157 yılında ise Antakya’yı da içine alan Suriye bölgesini uzun süre sarsan birçok deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerle ilgili Urfalı Mateos şu kaydı düşmüştür “26 Ağustos 1157 tarihinde her tarafta bir zelzele meydana geldi. Halep taraflarında birçok Müslüman şehirleri temelinden yıkıldı. Hıristiyan şehirleri ise Allah tarafından korundu. Yer sarsıntıları ertesi sene başına kadar devam etti. 14 ay zarfında vuku bulan sarsıntıların sayısını tespit etmek mümkün olmadı.” Mateos kaydında depremin Müslüman şehirlerinde daha çok yıkıma sebebiyet verdiğini söylemektedir. Depremin Hıristiyan şehirlerinde yıkıma sebep olmamasını ise buraların Allah tarafından korunmasıyla mümkün olduğunu kaydetmiştir. İbnü’l-İbrî ise depremi “1157 yılında Suriye’de şiddetli zelzeleler oldu ve birçok şehirleri harap etti. Antakya’nın büyük kısmı ve Trablus şehri harap olmuştu” şeklinde kaydetmiştir. Süryani Mihail ise depremin tarihini 1158 yılında olduğunu söylemektedir. “Antakya’nın ve Trablus’un büyük bir kısmı zelzeleden yıkıldı” cümleleriyle not etmiştir. Bu depremi kaydeden diğer kaynaklar ise İbnü’l-Esîr ve İbn Kesîr’dir. Bu iki tarihçi kayıtlarında depremin Suriye bölgesindeki etkisinden bahsederken Antakya şehrinde de yıkıma sebep olduğunu ayrıca belirtmiştir. 1157 (1158) depremi Antakya’nın yanı sıra Hama, Şeyzer, Kafertâb (Halep yakınlarında bir yer), Hıms, Lâzkiye ve Trablus’ta da yıkıma yol açmıştır.

1170 yılında ise Suriye bölgesinde 1157 depreminden daha yıkıcı bir deprem yaşandı. Antakya’dan Trablus’a kadar olan bölgelerdeki bütün şehirlerde yıkım yaşanmıştır. Pek çok insan hayatını kaybetmiş, evler, kiliseler, surlar yıkılmıştır. Süryani Mikhail Vakayinâmesinde depremden şu şekilde bahsetmektedir: “1170 yılının 29 Haziran günü saat 3’te şiddetli bir zelzele oldu. Yeryüzü denizde bir sandalmış gibi sallandı. Antakya’da nehrin kıyısında bulunan sur devrildi. Greklerin büyük kilisesi kâmilen yıkıldı. St. Pierre Kilisesi’nin minberi ile muhtelif yerlerde bulunan kilise ve evler de yıkıldı. Antakya’nın içinde takriben 50 kişi telef oldu. Antakya senyörü olan prens III. Bohemund, saçlarını kestirdi, halkın yaptığı gibi kendisi de harar giydi ve patrikten af diledi. Trablus şehri ile diğer şehirler de Dımaşk (Şam)’ta, Hıms’da, Hama’da da zelzele tahribata sebep oldu.” Yıkımların çoğu sahildeki şehirlerde yaşanmıştır. Bu deprem sırasında Antakya’daki Bizans patriği Athanasios St.Petrus Katedralinde ayin yaparken bina yıkılmış ve patrik enkaz altında kalarak ölmüştür.

Muhtemelen Antakya’yı da etkileyen başka bir deprem 1201 yılında yaşanmıştır. Bu depremi İbnü’l-Esîr şu şekilde kaydetmektedir “Bu sene el-Cezire, Suriye, ve diğer yerlerde deprem oldu. Suriye bölgesine çok zarar verdi. Dımaşk (Şam), Hama ve Hıms’daki pek çok evi tahrip etti. Suriye sahilinde de etkili oldu. Deprem Anadolu’yu da etkilemişti.” Bu kadar geniş bir alanda etkili olan depremin Antakya’da da hasara sebep olmaması imkânsızdır. Ancak bu hasarın boyutları tam olarak bilinmemektedir.

1302 yılında Ağustos ayı içerisinde Antakya’da bir deprem daha yaşanmıştır. Deprem, Antakya’yla eraber Adana ve çevresinde de etkili olmuştur. Markizî depremin 30 gün devam ettiğini belirtmektedir. Ancak depremin Antakya şehrinde meydana getirdiği hasar hakkında bir bilgi vermemektedir.

Aralık 1387’de Adana’yı da etkileyen Antakya merkezli deprem Halep’e kadar hissedilmiştir. 18 Aralık 1403, 20 Şubat 1404 ve 1405’te Halep’te yaşanan depremler Antakya’ya etkilerini net olarak bilemiyoruz. Nisan 1407’de Antakya’da bir deprem daha oldu. Birçok ev yıkılırken, 100’den fazla insan hayatını kaybetti. 1409’da yaşanan depremde ise Cebel-i Akra’dan (Kel Dağı) büyük bir buz kütlesi düştü ve Kuseyr’de bir köy olduğu gibi uçuruma kaydı. Deniz Samandağı’ndan 10 fersah geri çekildi.

15 Nisan 1726’da öğle vakti Halep’te bir deprem meydana geldi. İskenderun halkı arasında paniğe yol açan depremin Antakya’daki etkilerini bilmiyoruz. 25 Eylül 1738’de Amanos bölgesinde yaşanan deprem pek çok yeri harabeye çevirdi. Avrupalı gezgin Pococke göre Antakya surlarının bir kısmı ve bazı evler yıkılmıştır.

13 Ekim 1760’ta Antep, Antakya ve Suriye’deki Şeyzer’de hissedilen kuvvetli bir deprem Antakya’da Cündi Hamamı, dükkan ve evlerin yıkılmasına neden oldu. Cisr-i Hadid denilen yerdeki palanka bile depremden dolayı yıkılmıştır.

13 Ağustos 1822‘de akşam saatlerinde meydana gelen ve 10-12 saniye süren deprem Halep, Antakya, İskenderun, Antep, Kilis, Lazkiye, Trablusşam ve Maarrütünnuman gibi bölgelerde büyük bir yıkıma sebep oldu. Antakya ve çevresindeki köyler harap olurken Yukarı ve Aşağı Kuseyr köyleri tamamen yıkıldı. 20 bin kişi hayatını kaybettiği söylenir. Tarihçiler, bu depremden dolayı “Baba oğlunu, anne kızını tanıyamayacak derecede kargaşaya sebep olduğunu” söylerler. Binlerce insan hayatını kaybetmiş, binaların yarıdan fazlası yıkılmış, halk şehirden kaçmıştı. Halep’teki Fransız Konsolosluğu tercümanı depremi “… Yeraltından sesler geldi, hemen ardından da herkesi dehşete düşüren bir sarsıntı. Kâğıda döktüğüm ayrıntılar asla gün yüzü göremeyecek; sadece babam ve bazı dostlarım o korkunç felaketler sırasında ne durumda olduğumu bilsinler diye derledim bunları. Ana şoktan sonra çok yüksek duvarlarla çevrili daracık bir avluya çekildik. Yer hiç durmadan 15 dakikada bir hareketleniyordu. Her sarsıntıda duvarlar başımıza doğru eğiliyor ve iç taraflarının yarılıp yarılıp kapandığını görüyorduk. Üstlerinden kopan taşlar ayaklarımıza doğru yuvarlanıyordu” diye anlatır.

13 Ağustos depreminden sonra 5 Ekim’e kadar pek çok artçı deprem olmakla birlikte bunların 16 tanesinin şiddetli olduğuna dair bilgiler vardır. Hatta 12 Şubat 1823’te yazılan konsolosluk raporunda “…Bu ülkede peş peşe meydana gelen depremleri haber verdiğim için üzgünüm. Depremlerin artık olmayacağına dair bir ümidin oluştuğu sırada yeniden başlaması bu bahtsız insanları sarstı ve korumasız bir vaziyette açık havada soğuk geceler geçirmelerine neden oldu. Istırabımız had safhadadır ve kargaşa sürmektedir. Çünkü tam depremler artık sona erdi derken yeni bir dalga geliyor ve eskisinden daha şiddetli oluyordu. Kendi açımdan ifade edecek olursam gelecek kuşağın yere basmakta zorlanacağını söyleyebilirim. O kadar korktum ki damarlarımdan korku fışkıracakmış gibi geliyordu. Bu ülkede yaşadığım müddetçe sağlam taş duvarları olan bir binada bile uyuyabileceğimi zannetmiyorum” denilmekteydi.

3 Nisan 1872 tarihinde sabah 07:40 ta Amik Ovası’nda şiddetli bir deprem daha yaşandı. Ambraseys, depremin büyüklüğünü 7.2 olarak tahmin eder. Antakya, Kumlu, Fatikli, Samandağ, Altınözü etkilendi. Evlerin ve dükkânların çoğu yıkılırken 1800’den fazla insan hayatını kaybetti.  3003 konuttan 1960’ı tamamen yıkıldı. 1303 dükkandan 349 u ayakta kaldı. Antakya’da kale, belediye binası, İhsaniye (Ağa) Camii, Cami-i Kebir, Antakya Rum Ortodoks Kilisesi (Sen Paulos ve Petros Kilisesi) gibi birçok tarihi yer depremde yıkılmıştı. Antakya ve Samandağ arasındaki 39 köy yok oldu. Samandağ’da 300 den fazla insan öldü. Karamurt bölgesindeki yapılar tamamen yıkıldı. Ayrıca Batrakan (Betirken) ve Kuaralı (Karaali) arasındaki tepelerin doğusunda bulunan vadide büyük çöküntü yaşandı. Şam’a kadar hissedilen depremde Halep’te de bazı evler yıkıldı.

Antakya XX. yüzyılın ilkyarısında 1921 ile 1940 arasında hafif ve dolayısıyla hasarsız sekiz depremi atlatmıştır. 1951 ile 1981 arasında oluşan yedi deprem şehirde panik oluşturdu. 1997 depremi ile Antakya ve çevresinde tarihsel ve günümüzde aletsel olarak gözlenen sismik hareketlilik bu çevrenin tektoniğini, faylanma mekanizmasını ve deprem oluşumundaki sıklığın ve sessizlik dönemlerinin nedenlerini araştırmaya teşvik eden birçok disiplinle çalışılacak bir bölge olarak gündeme oturdu. Bu tarihsel faal yapı Antakya ve çevresinin deprem potansiyeli yüksek, riskli bir bölge olduğunu göstermekteydi. Yüksek riskli olan Antakya ve çevresi Şubat 2023’te büyük yıkımlara neden olan depremlerle sarsıldı.

Antakya’yı Etkilemiş Önemli Tarihi Depremler

Tarih Bilgiler
M.Ö. 184
M.Ö. 65 Suriye 170.000 ölü
M.Ö. 69 Antakya-Suriye
M.Ö. 23 Mart 37 Şideti 7 Daphne bögesi yerle bir olmuştur.
37
52 Şiddeti 8-9
115 Şiddeti 9 Antakya  ve çevresinde 260.000 ölü
245 Antakya
334 Antakya, Beyrut, Kıbrıs
340 Şiddeti 9
342 Şiddeti 7-8
343 Şiddeti 7-8
344
394 Şiddeti 9
396 Şiddeti 9
447 Şiddeti 8-9
457 Şiddeti 9-10
Eylül 458 Şiddeti 9 80.000 ölü
478 Antakya, Kuzey Suriye
Eylül 500
506 Antakya, Samandağı
Eylül 525 Şiddeti 9 Yangın
29 Mayıs 526 Antakya, Samandağı 200-250 bin ölüm
29 Kasım 528 Şiddeti 10-11
529 Antakya
9 Temmuz 557 Şiddeti 8-9
579
581 Şiddeti 7-8 Antakya-Defne
587 Antakya
31 Ekim 588 Şiddeti 9 60.000 ölü
20 Mart 713 Şiddeti 9  Şehrin tamamına yakını yıkılmıştır
775
5 Ocak 835 Şiddeti 8-9
18 Eylül 844
845 Şiddeti 9
847 Şiddeti 8 20.000 ölüm
859 Şideti 10-11 Antakya ve çevresinde 1500 ev yıkıldı
Ocak 860
867 Antakya
956
972 Şiddeti 9 İmparator şehrin imarı için 120.000 kişiyi görevlendirdi
Mart 1053 10.000 ölü
Temmuz 1063
17 Eylül 1091 Şiddeti 9 Kale Duvarları yıkıldı, 90 köy harap oldu.
1104
1105
1106 Şiddeti 8
1109 Şideti 10-11
1114 Antakya, Urfa; Harran, Halep
1123 Antakya. Nehirlerin suları kurudu. Ekinler sulanamadı ve kıtlık yaşandı.
15 Ekim 1138
1157 Antakya ve Asi Nehri boyunca
30 Haziran 1170 Şiddeti 9  Antakya, Haleb. Antakya’da 80.000 ölü, Sen Peter Katedrali yıkıldı.
1179
1201 Suriye Sahili
1302 Antakya-Adana
30 Temmuz 1303 Mısır, Suriye, Kıbrıs, Antakya
30 Aralık 1408 Güçlü sismik aktivite 5 yıl sürdü, şehirde ağır hasar, yüzeyde fay çatlakları, tsunami
1660 İskenderun, Antakya
1749 Antakya
7 Aralık 1759 Şiddeti 8 20.000 ölü
26 Nisan 1796 Şiddeti 8 Ceble ile Bucak arası kıyı bandında ağır hasar, Lazkiye’de yapı stoğunun 1/3 yıkılıyor. 5000 nüfuslu bölgede 1500 kişi ölüyor.
13 Ağustos 1822 Şiddeti 9  Son 500 yılın en büyük depremi Gaziantep, Antakya, Islahiye ve Aleppo bölgesini yıkıyor. 30.000-60.000 arası insan ölüyor. Amik Ovası ve İskenderun kıyı bandında sıvılaşma gözleniyor.
3 Nisan 1872 Şiddeti 9  Antakya ve Samandağ tamamen yıkılıyor. 17.600 nüfuslu Antakya 500 ölü veriyor. 3003 evin 1960 ı tamamıyla yıkılıyor. 894 ev kullanılmaz hale geliyor. Samandağı’nda 2150 ev çöküyor ve 300 kişi ölürken yoğun sıvılaşma ve tsunami bu bölgede görülüyor.
8 Nisan 1951 Şiddeti 7 İskenderun’da 13 bina yıkıldı, 6 ölü var.

 

 

KAYNAKLAR

Azmi Tarihi Selçuklularla İlgili Bölümler, İbnü’l Azmi, Çeviren Ali Sevim, TTK Yayınları, Ankara, 1988. Syf. 47

BEN-MENAHEM, A. (1979): Earthquake catalogue for the Middle East (92 B.C. to 1980 A.D.), Boll. Geofis. Teor. Appl., 21, 245-313.

BEYEN K., ERDİK M., MAZMANOĞLU C., EKMEKÇİOĞLU Z., “Antakya’nın Geçmişten Günümüze Sismik Aktivitesi ve Yapılması Gerekenlerin Bir Uluslar Arası Konferansın Işığında Değerlendirilmesi” Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi, Sayı: 423, 2003/1 Sayfa: 51-53.

Downey, G. A History of Antioch in Syria from Seleucus to the Arap Conquest, New Jersey. 1961, Princeton University Pres.

DOWNEY, G. Seleucid chronology in Malalas, Am. J. Archaeol., 42, 106-20, 1938.

DOWNEY, G. A History of Antioch in Syria, Princeton, 1961

el-Antâkî, Yahya Bin Said, Tarihû-l Antakî, (nşr. Tedmûrî), Lübnan, 1990.

Gregory Abul Faraç, Abul Faraç Tarihi, Çeviren Ömer Rıza Doğrul, C. 1, TTK Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 1999, syf. 235.

GÜL, Abdulkadir, Antakya Kazasının Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1709-1806) Basılmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum, 2008 sf. 291-292,

İbnü’l-Adîm, Zübtetü’l-haleb min Tarihi Haleb, (nşr. S. Zekkar), Darü’l-Küttabü’l-Arabiye, Kahire-Şam, 1997.

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîh Tercümesi, C. IX-XII, İstanbul: Bahar Yayınları. 1987.

İbnü’l-İbrî Ebü’l-Ferec (Bar Hebraeus), (1987, 1999) Vekâyinâme, (Türkçe trc. Ö. Rıza Doğrul)

İbnü’l Kesir, El Bidaye Ve’n Vihaye, Cilt 11, sf: 4993, Çeviren Mehmet Keskin, Çağ Yayınları.

KAYA, Selim-KIYILI, RAHİME, “Antakya’da Ortaçağ’da Meydana Gelen Doğal Afetler ve Salgın Hastalıklar” Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,, 2009, Cilt 6, ¨ Sayı 12, s. 403-418

KARAGÖZ, Şehrazat “Eski Anadolu ve Ege Uygarlıklarında Deprem İzleri” Mimarlık Dergisi, Sayı 303, Yıl 2002 sf: 44-49

KORKMAZ, Hüseyin, “Antakya’da Zemin Özellikleri ve Deprem Etkisi Arasında ilişkisi” M. Kemal Üniversitesi, Coğrafi Bilimler Dergisi, 2006, 4 (2), 49-66

Markizî, Ahmet b. Ali, es-Sülûk li-Ma’rifeti Düveli’l-Mülûk, Kahire, 1939.

Mesudî, Murûc ez-Zeheb (Altın Bozkırlar), İstanbul: Selenge Yayınları, 2004.

SBEİNATİ M. R., DARAWCHEH R., MOUTY M., “The historical earthquakes of Syria: an analysis of large and moderate earthquakes from 1365 B.C. to 1900 A.D.” ANNALS OF GEOPHYSICS, VOL. 48, N. 3, June 2005, S: 347-435

Süryani Mikhail, Vekâyinâme, (nşr. J.B. Chabot), Cronuque de Michel le Syrien, Paris (Türkçe trc. H. D. Andreasyan), 1924.

Süryani Mikhail, Vekâyinâme, (1042-1193, 1195-1229), Ankara: TTK Basılmamış tercümeler kısmı, 1944.

Urfalı Mateos, Vekâyinâme, (Türkçe trc. Hırant D. Andreasyan, notlar: E. Dulaurer, M.H. Yinanç), 2000

Urfalı Mateos Vekâyinâmesi (952–1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136–1162), (3. Baskı), Ankara: TTK Yayınları

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2023/02/19/tarih-boyunca-turkiyenin-en-buyuk-depremleri-antakyada-oldu  erişim 20/03/2023

07 Nisan 2024

İlgili Terimler :

Instagram'da Bizi Takip Edebilirsiniz...

Bizimle ilgili tüm haber ve gelişmelerden haberdar olmak için Instagram’da takip edebilirsiniz.
@antakyatarihi.com.tr

İLETİŞİM: 0538 955 2706

MAİL bilgi@antakyatarihi.com.tr

ADRES: Antakya - Hatay