Asi Nehri (Coğ. Tar.)

Antakya ve yakın çevresinin en önemli akarsuyunu oluşturan Asi’nin Arapça adı Nehrü’l Âsi’dir. Asi Nehri ile ilgili ilk bilgilere II. Ramses (M.Ö. 1279-1213) dönemine tarihlendirilen, özellikle Kadeş Savaşı hakkındaki Mısır kayıtlarında rastlanmıştır. Asi Nehri yakınlarındaki Kadeş’te gerçekleştirilen savaşın detaylı bir biçimde aktarıldığı Mısır kaynaklarında Asi Nehri, “r-n-t Araunti/ ‘Ia-ro-n-ţ ‘Irnţ” olarak kaydedilmiştir.

Bu kayıtlarla yazımı fonetik açıdan paralellik gösteren Asi Nehri Akadca çivi yazılı belgelerde, özellikle Yeni Asur dönemine tarihlendirilen metinlerde, “ída-ra-an-tu nārArantu/Aramtu” olarak yazılmıştır. Arantu sözcüğü için Akadca sözlükler “bir tür bitki” karşılığını vermektedir. Bu karşılığın nehrin kenarında ya da yakın çevresinde var olan bir bitki türünden esinlenerek verilmiş olabileceği göz ardı edilmeden, sözcüğün etimolojik analizi sonucunda ulaşılan arādu eyleminin daha açıklayıcı olabileceği akla gelmektedir. arādu “aşağı inmek, kıyıya yönelmek, aşağı gitmek, aşağı akmak” karşılığında kullanılan bir eylem olarak tanımlanmıştır. “arantu” sözcüğü ve Akadca “arādu” eyleminin ses ve semantik yakınlığı göz önünde bulundurulduğunda, nehrin adının “aşağı akan nehir” olarak tanımlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Asi Nehri’nin ída-ra-an-tu kullanımına benzer olarak El Urunt yazımı çok daha geç bir dönemde, Arap coğrafyacılar tarafından Hama Nehri için kullanılmıştır. Hama’daki Asi nehrinin bir kolu için kullanılan adın El Urunt ya da yerel halkın söylemiyle “ters nehir” karşılığındaki El-Maklub/Makloub olduğu belirtilmiştir. Ancak “urunt” kaydı Akadca sözlükte uruttu/uruntu yazımıyla, erken döneme ait metinlerde, Fırat Nehri’ni karşılamak amacıyla da kaydedilmiştir. Bu sözcük Yunanca kaynaklarda, yine aynı konsonlarla kullanılmış ve Orontes “Oρόντης/ō-rŏn’tēz” olarak yazılmıştır. Orontes ve Euphrates yazımlarının ise Fırat Nehri’ni tanımlamak amacıyla Aramice kayıtlarda kullanıldığı öne sürülmüştür. Ancak yine Aramice belgelerde Orontes Nehrini ayırt etmek için, Umq (Umqi) ya da MQ olarak kaydedilen ve günümüz Amik ovasının tanımlandığı bir ibare konulmuştur.

Foto: https://www.haber31.net/hataya-giris-cikis-bir-gun-daha-uzatildi/antakya-asi-nehri/ erişim: 20.04.2023

Antakya-Samandağ yakınlarından ulaşılan Asurca bir stel, hem nehrin günümüzdeki adı olan Asi’ye kaynaklık edebilecek bir sözcük barındırmış, hem de Asi Nehri’nin kuzeyi ile ilgili bilgi sunmuştur. Yeni Asur krallarından III. Adad Nirari (M.Ö.810-783) dönemine ait olan stelin konusunu, kral Zakur’un yönetimindeki Hama ve Ataršumki ’nin yönetimindeki Nahlasi bölgeleri arasında yaşanan sınır anlaşmazlığı oluşturmuştur. Stel incelendiğinde, Asi Nehrinin ortak kullanılması esasına dayanan bir anlaşmaya varıldığı metnin ilgili satırlarına şöyle aktarılmıştır:  … URU na-ah-la-si a-di A.ŠÀ.MEŠ-šú GIŠ.KIRI6.MEŠ-šú ) ÍD ar-am-tú ina abi-ri-šú-nu 8) [ú-šam]-ši-lu-ma i-zu-zu mi-ṣir … ) “Tüm bahçeleri, ekili arazileri ve yerleşim alanlarıyla Nahlasi kenti Ataršumki’ye aittir. Onlar Orontes/Asi Nehri (tarafından) bölünmüştür. Bu onların sınırıdır…” Bu stelde kaydedilen ve günümüz Asi Nehri’nin adına kaynaklık edebileceği düşünülen sözcük Nahlassi yer adıdır. Nahlassi yer adı “Nahl-Aš(š)i vadisi”, nehrin Arapça karşılığı olan Asi’ye etimolojik açıdan yakın görünmektedir. Aš(š)i/As-si-i ifadesi yalnızca bir yer adında kullanılmamış, kişi adı olarak da Yeni Asurca belgelerde kaydedilmiştir. Bu ad için yapılacak bir sözcük analizinden “ayrılmak, çıkmak, yükselmek, terk etmek” anlamlarına sahip wâṣû eylemine ulaşılması olasıdır. Bu stelde anılan Nahlassi/Nahl-Ašši kaydındaki Aš(š)i /As-si-i kişi adı olarak alınmışken, nahl sözcüğünün yalnızca “vadi” karşılığı üzerinde durulmuştur. Ancak Akadca sözlüklerde nahl sözcüğü için, nahallu/nahlu olarak, “vadi, boğaz, nehir, dağ geçidi, koyak” tanımları verilmiştir. Bu tanımlamalarla, Nehrin Hama yakınındaki bir kolunun Nahl/Nahlu-Ašši/As-si-i olarak adlandırılmış olabileceği akla gelmektedir. Burada Baalbek’ten doğup, Hatay-Samandağ’dan denize ulaşan bütün bir nehri tanımlamak ya da adlandırmak için Nār-Ašši/As-si-i yazımının beklendiğini belirtmek gerekmektedir. Ancak Akadca sözlük nāru “nehir” sözcüğü için de yalnızca “nehir” karşılığını kullanmamış, sözcük birçok metinde “kanal” olarak da tanımlanmış, hatta bazı belgelerde küçük nehir ya da çaylar da nāru ile tanımlanmıştır.

M.Ö. 64-M.S. 24 yılları arasını kapsayan çalışmasında Strabon, Orontes/Asi Nehri için şu ifadeleri kaydetmiştir:

“Orontes Irmağı… Eskiden Typhon diye adlandırılırdı fakat sonradan, nehrin üzerine köprü inşa eden adamın ismiyle, Orontes diye adlandı. Buralar, Arami mitinin geçtiği yerdir. Söylediklerine göre, Typhon adındaki bir ejderha (dracon), kendisine yıldırım çarpınca, telaş içinde koşturup yerin altına kaçtı; (yeryüzünü yararak) kaçarken nehrin yatağını meydana getirmiş oldu; yeraltına indiği yarıktan yeryüzüne sular fışkırdı ve (ejderhanın kaçarken bıraktığı iz üzerinde) akmaya başladı; bu nedenle de ırmak ejderhanın adını aldı.”

Toplam yağış alanı 22624,4 km2 olup bunun 1275 km2’si Türkiye sınırları içerisinde yer alır. Toplam uzunluğu 570 km.’dir. 97 Km. si Türkiye topraklarındadır.

Asi Nehri, Lübnan ve Antilübnan dağları arasındaki hızlı akışlı akarsuların birleşmesinden oluşur. Baalbek eşiğinin kuzeyinde doğar. Kuzeye yönelerek Suriye’ye girer. Humus yöresinde bazaltlı lav akıntıları etkisiyle yolundan saparak Hama kireçtaşı platolarına yönelir ve Gap çukuruna ulaşır.  Asi Nehri, kuzeye doğru akışını sürdürürken Suriye topraklarını geçerek Eşrefli köyü yakınlarında Türkiye topraklarına girer. Amik Ovası’nda kuzeye doğru 10 km ilerledikten sonra bir yay çizerek güneye yönelir. Antakya şehir merkezi yakınlarında daralan nehire, Harbiye Çağlayanları’nı oluşturan ve gür kaynaklarla beslenen Defne suyu karışır.   Daha sonra Antakya Samandağ grabenini takip ederek Samandağ’ında Akdeniz’e dökülür. İlkbahar yağmurları ve karların erimesi yukarı çığırda suların nisan-haziran arasında kabarmasına yol açar. Gab’da suların kabarması, Asi ırmağı kollarının etkisiyle, ocak-mart arasına rastlar. Irmağın aşağısında debi düzenlidir. Asi Nehri’nin yıllık ortalama akımı DSİ Çöğürlü akım istasyonu verilerine göre 72,538 m3/sn’dir. Ancak Asi Nehri’nin rejimi, Suriye’nin yapmış olduğu barajlar nedeniyle değişime uğramıştır. Kış mevsiminde debisi yükselen nehir, yaz aylarında yağışın azlığı, buharlaşmanın artması, Suriye’nin barajlardan yeterli su bırakmaması ve tarımdaki sulama gibi nedenlerden dolayı kuruyacak düzeye gelmektedir.

 

Asi Nehri Lübnan-Suriye-Türkiye

Harita: https://www.researchgate.net/figure/Orontes-River-a-shared-river-between-Lebanon-Syria-and-Turkey_fig14_319980038 Erişim: 21.04.2023

 

Asi Deltası lokasyon ve jeomorfoloji haritası
Harita: KORKMAZ, Hüseyin – GEÇEN Reşat – KUŞÇU Veysel, Asi Deltası (Samandağ) Kıyı Kenar Çizgisi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 26, Sayı: 1, Sayfa: 21-35, ELAZIĞ-2016.

 

Jeomorfolojik Özellikler

Asi Nehri Deltası ve yakın çevresindeki bugünkü kıyı kuşağının oluşumunda flüvyal ve denizel süreçlerin yanında Miyosen sonlarından başlayıp günümüze kadar süren tektonik hareketlerin büyük rolü olmuştur. Miyosen sonlarında teşekküle başlayan bu delta Pliyosen’de günümüze benzer bir şekil almıştır. Oluşumunda güneydoğuya doğru yükselen temel arazi üzerindeki fayların ve Pliyosen sonu Kuaterner başı hareketlerinin de önemli derecede büyük bir rolü olmuştur. Delta alanı ve çevresi jeomorfolojik birimler açısından çeşitlilik arz eder. Delta çevresindeki jeomorfolojik birimleri; dağlık alanlar, yüksek düzlükler ve yamaçlar ile delta ovası olmak üzere 3 bölümde inceleyebiliriz. İnceleme alanı ve yakın çevresinde belli başlı dağlar Musa Dağı (1281 m), Saman Dağı (479 m) ve Ziyaret Dağı (1234,5 m), Keldağ (Cebeli Akra–1730 m)’dır. Alandaki yüksek düzlüklerde yaklaşık olarak 350–450 m yükseltileri arasında yer almaktadır. Söz konusu yüksek düzlüklerle delta ovası arasında geçiş konumunda olan ve alanın genelinde yaygın şekilde uzanan yamaçlar bulunur. Bu yamaçlar bazı alanlarda jeolojik yapıdan ve faylanmalardan dolayı oldukça haşin bir biçim kazanmıştır. Asi Nehri deltasının akarsu birikinti düzlüğünün gerisindeki yamaçlarının eteklerinde ve bu yamaçlardan inen irili ufaklı derelerin meydana getirdiği birikinti konilerinin birbiriyle kaynaşmasıyla hâsıl olmuş bir koniler şeridi vardır. Bu şeridin genişliği yaklaşık 1,5 km’yi bulur. Samandağ-Mağaracık arasında çabuk aşınan Tortoniyen ve Pliyosen serilerinin yer alması konilerin fazla gelişmesine imkân vermiştir. Meydan köyü civarındaki konilerin gelişmesi ovanın kuzeydoğusundaki kadar belirgin değildir. Delta çevresinde görülen jeomorfolojik birimlerden bir diğeri de mağaralardır. Mağaralar daha çok delta alanının kuzeyinde ve doğusunda Miyosen’e ve Pliyosen’e ait kırıntılı ve karbonatlı kayaçların bulunduğu alanda görülmektedir. Delta alanında yapılan arazi çalışmaları ve 1/25.000 ölçekli topografya paftalarından bu alanda irili ufaklı olmak üzere 36 tane mağara tespit edilmiştir. Delta alanı jeomorfolojik açıdan yükselti seviyesinin en alçak olduğu kesimdir. Bu alanda ortalama yükselti 10 m’dir. Asi Nehri, Samandağ boğazından çıktıktan sonra deltada menderesler resmederek 5.86 km boyunca akarak denize dökülür. Asi nehri tipik bir delta görüntüsünden uzaktır. Bunun temel nedeni delta oluşumuna neden olan kıyı akıntıları ve dalgalar gibi ikinci derece faktörler ile akarsu gibi birinci derece faktörün etkisinin eşit olmasından kaynaklanmaktadır. Yani akarsuyunun getirdiği sediment miktarı dalga ve özellikle de kıyı akıntısıyla kıyıdan uzaklaştırılan sediment miktarına eşit ya da eşite yakın olduğu durumlarda, delta karakteristik görünümünden faklı olarak bu tür küt bir şekil alır. Asi nehrinin denize döküldüğü kıyıda deniz altı kum sırtları gelişim göstermiştir. Deltanın kıyı çizgisi boyunca 1.54 km2 yüz ölçüme sahip bir plaj bulunur. Bu plajın kara yönüne doğru olan kesimlerinde deltanın eski karalaşmış lagüner düzlükleri yer alır. Ayrıca Asi nehrinin denize döküldüğü alanın biraz gerisinde birde kopmuş menderes vardır. Bu kopmuş menderesin yüzölçümü de 1.014 km2 ’dir. Deltadaki jeomorfolojik birimlerden bir diğeri de deniz akarsu taraçalarıdır. Bu taraçalar 7 ile 140 metreler arasındaki muhtelif yükseltilerde gelişim göstermişlerdir. 6 taraça basamağı ayırt edilmiştir. Ayrıca delta alanının kuzey ve güney kesimlerindeki kıyılarında genellikle gelgit zonunda yaşayan çeşitli denizel organizmaların neden olduğu biyo-erozyonla şekillenmiş olan üç farklı kıyı çizgisi belirlenmiştir. Bugünkü deniz seviyesindeki izler dışında 200–220 cm’ler ile 70–80 cm’ler arasında iki seviyede yükselmiş kıyı izleri bulunur. Yüksek seviyedeki izler günümüzden 2800–2500 yıl önceki süre zarfında, alçak seviyedeki izlerde 1500 yıl kadar öncesinde meydana gelen sismotektonik olaylarla yükselmişlerdir. Akdeniz havzasında bulunan başka kıyılarda da (Lübnan, Alanya ve Girit vs. gibi) bu izlerin bulunmasıyla bu hareketler “Erken Bizans Tektonik Paroksizması” olarak adlandırılmıştır.

Deltanın oluşumu açısından Samandağ (Ziriye) boğazı da çok önemlidir. Söz konusu boğaz, Asi nehrinin Amik ovası ile delta alanı arasında oluşturduğu en önemli geçit alanıdır. Yaklaşık 20 km uzunluğunda ve 8–10 km genişliktedir. Asi Nehri Amanoslar ve Ziyaret Dağı arasındaki bu boğazdan geçerek deltasını oluşturduktan sonra denize dökülmektedir.

 

Tektonik Özellikler

Asi Nehri deltası morfotektonik açıdan Avrasya, Arabistan ve Afrika levhalarının göreceli hareketlerinin etkilerini yansıtan coğrafi bir konumda yer alır. Bu levhalardan Afrika ve Arabistan levhalarının Anadolu levhasını sıkıştırması neticesinde bölgede birçok fay hattı oluşmuştur. Bu bölge genel hatlarıyla Doğu Anadolu, Ölü Deniz Fayı ve Helen-Kıbrıs yayı içinde yer alır. Bu bölgeyi etkileyen ana fayı, bazı araştırmacılar Samandağ’dan başlayıp Türkoğlu’na kadar devam eden Karasu segmenti, bazı araştırmacılarda Helen-Kıbrıs yayının Antakya’ya kadar uzantısı olan Kıbrıs-Antakya Transform (KAT) Fayı olarak tanımlamışlardır. Bölgedeki bu söz konusu fay hatlarının etkisiyle horst ve graben alanları şekillenmiştir. Asi nehri deltası da Antakya-Samandağ grabenine yerleşmiş Asi nehrinin Akdenize döküldüğü alanda şekillenmiştir. Delta alanı çevresinde Musa Dağı ve Keldağ gibi yükseltilerde horst alanlarına karşılık gelmektedir. Graben alanları, Kretase ve Eosen sonu faylanmalar ile çökmüş ve bu çöküş yavaş bir biçimde devam etmiştir. Çöken alanlara önce Miyosen, sonra Pliyosen denizleri istila etmiştir. Plio-Kuaterner’den günümüze ise etkin gerilme rejimi, doğrultu atımdan açılma rejimine doğru bir gelişim göstermiştir. Aynı zamanda bu tektonik rejim bölgede eski fay sistemlerini harekete geçirirken bir yandan da yeni fay sistemlerinin ortaya çıkmasına ortam sağlamıştır.

 

İklim Özellikleri

Delta alanı ve yakın çevresinde Akdeniz iklimi egemendir. Bu saha bulunduğu coğrafi konum ve enlem itibariyle çevresine göre (Antakya ve Yayladağı Meteoroloji İstasyonları gibi) daha sıcak bir özellik gösterir. Bunun nedeni alanın konumu itibariyle deniz kıyısında yer alması ve bu yüzden de denizelliğin etkilerinin görülmesidir. Sahanın yıllık sıcaklık ortalaması 19.0 °C dir. En sıcak aylık ortalama 27.1 °C ile Ağustos, en soğuk aylık ortalama ise 9.9 °C ile Ocak ayıdır. Yıllık ortalama yağış miktarı da 895.0 mm’dir. En yağışlı mevsim 394.7 mm kış mevsimi iken, en az yağışlı mevsimde 29.1 mm ile yaz mevsimidir.

Delta alanı günlük en çok yağış miktarı (sağanak yağış) açısında da dikkat çekici bir özellik gösterir. Yıllık ortalamada 245 mm değerinde olan sağanak yağış değeri en fazla Mayıs (245.0 mm) ayında, en az ise Haziran (41.3 mm) ayında görülür. Alandaki rüzgâr hızı ve yönleri de kıyı kumullarının hareketi, erozyon ve kıyı akıntılarının yönü açısından da büyük önem taşımaktadır. En hızlı esen rüzgârların yönü güneybatı (SW) ve doğu kuzeydoğu (ENE) yönündedir. Yıllık ortalama en hızlı rüzgar hızı 31.4 m/s’dir. Alanda en hızlı esen rüzgar hızı Şubat ayında WSW yönünden 31.2 m/s ile en fazla iken, Haziran ayında ise SW yönünden18.4 m/s ile en azdır.

Akarsular inceleme alanı hidrografik kaynaklar açısından da oldukça önemli bir konumdadır. Sahada irili ufaklı olmak üzere 23 sürekli, 284 mevsimlik olmak üzere 307 tane akarsu vardır. Şüphesiz delta alandaki en önemli hidrografik değer Asi nehridir. Toplam yağış alanı 22624,4 km2 olan bu nehrin 1275 km2 ’si Türkiye sınırları içerisinde yer alır. Kaynağını Lübnan Dağları’ndan alan Asi Nehri, kuzeye doğru akışını sürdürüp, Suriye topraklarını geçerek Eşrefli köyü yakınlarında Türkiye topraklarına girer. Amik Ovası’nda kuzeye doğru 10 km ilerledikten sonra bir yay çizerek güneye yönelir. Daha sonra Antakya-Samandağ grabenini takip eder. Samandağ Boğazı’nı katettikten sonra yaptığı delta ovasında menderesler resmederek Akdeniz’e dökülür.

Delta alanı ve yakın çevresinde yağışın mevsimlere dağılışı ve Delta alanı ve yakın çevresindeki hakim rüzgar yönü.
Tablo: ÖZŞAHİN, Emre; “Asi (Orontes) Nehri Deltasındaki (Hatay/Türkiye) Doğal Çevre Sorunlarına Coğrafi Bir Yaklaşım”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl/Year: 2010, Cilt/Volume: 7, Sayı/Issue: 13, sf. 445 – 475.

 

Depremsellik

Asi nehri deltası ve yakın çevresinin depremselliği üzerinde bölgedeki fay hatlarının çok önemli bir etkisi vardır. Bu fay hattına bağlı olarak oluşan AntakyaSamandağ grabenin Akdeniz’le buluştuğu noktada yer alan söz konusu delta alanı tarihsel dönemde çok sayıda depremin yaşandığı bir konumda kalmıştır. Kaydedilen ilk deprem bilgisi M.Ö. 148 yılındadır. Daha sonraları ise M.Ö 45 ve M.S. 110, 115, 506, 526, 529, 579, 1190, 1822, 1854, 1872 yılarında şiddeti ve hasar durumu hakkında bilgi olunamayan depremler meydana gelmiştir. Hasarı tespit edilen 1872 ve 1873 de meydana gelen depremlerde Samandağ’da 2150 ev yıkılmış, 300 kişi ölmüştür. 1900’lü yılların ilk yarısında 1921, 1934, 1936, 1938, 1939, 1940 yıllarında görülen hasarsız depremler yüzyılın ikinci yarısında da 1959, 1962, 1965, 1974, 1981 yıllarında görülmüştür. Samandağ’da 1997 yılında yıkıcı deprem olmuş, can kaybı olmamakla birlikte yaklaşık 214 evde ağır hasar meydana gelmiştir. 6 Şubat 2023 depreminde ise Asi deltası ve çevresinde binlerle ifade edilen ölümler yaşanmıştır. Tarih içinde birçok defa deprem etkisine maruz kalmış bu bölgede zemin özelliklerine bağlı olarak birçok hasar görülmüştür. Deltada kurulan ve gelişen meskenler zemin koşulları uygun olmayan taban suyu seviyesinin yüksek olduğu ova tabanında yaygınlaşmaya başlamıştır. Özellikle deltanın bulunduğu graben alanını sınırlandıran fay hatları bunların oluşturdukları depremler yerleşmeleri tahrip etmiştir.

 

– Ana Britannica Genel Kültür Ans. 1986, Cilt 2, s. 386
– Büyük Laorusse Sözlük ve Ansiklobedi, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1991, s. 880
GARDİNER, A.; The Kadesh Inscriptions of Ramesses II, Oxford University Press, London 1960.
– KORKMAZ, Hüseyin, “Kuruluşundan Günümüze Antakya’da Su”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 17, Sayı: 1 Sayfa: 77, ELAZIG-2007
KORKMAZ, Hüseyin – KARATAŞ, Atilla; “Asi Nehri’nde Su Yönetimi ve Ortaya Çıkan Sorunlar”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl/Year: 2009 ¨ Cilt/Volume: 6 ¨ Sayı/Issue: 12, s. 18-40.
– KORKMAZ, Hüseyin – GEÇEN Reşat – KUŞÇU Veysel, Asi Deltası (Samandağ) Kıyı Kenar Çizgisi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 26, Sayı: 1, Sayfa: 21-35, ELAZIĞ-2016.
– ÖZŞAHİN, Emre; “Asi (Orontes) Nehri Deltasındaki (Hatay/Türkiye) Doğal Çevre Sorunlarına Coğrafi Bir Yaklaşım”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl/Year: 2010, Cilt/Volume: 7, Sayı/Issue: 13, sf. 445 – 475.
Géographie de Strabon, Braduite Du Grev En: Francçais, Tome Cinquiéme, 1819, Paris, sf: 202.
– STRANGE, G; Palestine Under The Moslems: A Description of Syria and the Holy Land from AD 650 to 1500, (ilk basım 1890) Casimo Classics, New York 2010.
– YILDIRIM Nurgül; Asi Nehrinin Adı Üzerine Bir İnceleme”, 11-2, 2017 Archivum Anatolicum, sf: 77-88,

20 Nisan 2024

İlgili Terimler :

İlgili Kategoriler

Instagram'da Bizi Takip Edebilirsiniz...

Bizimle ilgili tüm haber ve gelişmelerden haberdar olmak için Instagram’da takip edebilirsiniz.
@antakyatarihi.com.tr

İLETİŞİM: 0538 955 2706

MAİL bilgi@antakyatarihi.com.tr

ADRES: Antakya - Hatay