Defne’deki Apollo Mabedi’ni Kim Yaktı ? (Julianus Döneminde Defne’de Pagan-Hıristiyan Mücadelesi)/Ufuk ŞAFAK

Defne’deki Apollo Mabedi’ni Kim Yaktı ?

(Julianus Döneminde Defne’de Pagan-Hıristiyan Mücadelesi)

Ufuk ŞAFAK

10.06.2024

 

“Dere tarlalarla soğuk vadinin arasından akıyordu.

Çimenlerin arasına çiçeklerle boyanmış çakıl taşlarının ışığıyla gülüyor;

Yukarıda mavi defne ve yeşil mersin;

Rüzgâr sakinleştirici bir ıslık sesiyle yavaşça hareket ediyordu.”

Tiberianus.[1]

Defne hem Pagan hem de Hıristiyan inancı için önemli bir yerleşim yeridir. Seleukos ve erken dönem Roma İmparatorluğu için Defne, Apollo’yla (Yunanca: Apollo Απόλλων, Latince: Apollon. Makelede ben Apollo adını kullanacağım) özdeşti. Aynı, Defne-Apollo mitolojik hikayesindeki gibi.

Seleukos kralları Daphne’ye o kadar çok önem verdiler ki en önemli tanrıları Apollo adına burada bir mabed/tapınak inşa ettiler. Apollo, Ugarit inancındaki Tanrı Baal ya da Tanrı Haddad gibi bölgede ün salmıştı. Sami inanışındaki Astarte figüründe olduğu gibi, Apollo’da bereket, savaş ve kader üçgeninde ibadet edilen bir tanrıydı.

Seleukos Kralı II. Antiochus Mısır Prensesi Berenica’ylabir siyasi evlilik yaptığında 1. Eşi Leodika küplere biner. Leodika Berenica’yı öldürtmek ister. Öldürüleceğini anlayan Berenika, maiyetindekilerle beraber Defne’deki Apollo mebedine sığınır.

Bazı Seleukos Kralları, başlarında Defne yapraklarıyla örülmüş Tac’la, Apollo’nun huzuruna çıkıp göreve başlamaktaydı. Antakyalı Seleukos hanedan üyeleri uzun dönemler düğün törenlerini Defne’de, Apollo huzurunda yaptılar.

Trajan (İmp. Dönemi 98-117), Perslere karşı kazandığı zaferden sonra ordusuyla beraber Selevkia Pierra’dan Defne’ye gelerek, Apollo mabedinde, zaferi anısına ayinler düzenlemişti.

İmparator Julianus (İmp. Dönemi 361-363) gelecekle ilgili planlarını Apollo Mabedi’nin yanı başından akan Castilia Pınarı’na danışıyordu.

Efsane odur ki; Pers Kralı II. Sapor (Şapor) (Krallık Dönemi 309-379), “Antakya’nın tanrısını” yakıp-yıkmak için Apollo Mabedi’ne geldiğinde “tanrı (Apollo) onu değiştirdi. Elindeki meşaleyi yere atı ve Apollo önünde secdye kapandı”.

Hadrianus (İmp. Dönemi 117-138) defne yaprağını Castilia şelalesine daldırıp çıkardığında kaderinin bir anlatımının yazılı olduğunu gördü. Yaprak ve su ona ilerde büyük bir İmparator olacağını bildiriyordu.

Antakya Yunan/Helen pagan inançlarının doğudaki başkenti gibiydi. Defne’deki Apollo tapınağının mimarisi Atina ve  İskenderiye’deki Pagan tapınaklarından esinlenilmişti. Paganlar için Defne, ölmeden ziyaret edilmesi gereken mistik bir yerdi.

Defne Apollo Theedor van Kessel 1673

Hıristiyanlık tarihinin en önemli Kilise babalarından İoannis Chrysostom (Hrisostomos) Defne’den o kadar nefret ediyordu ki eserinde eskiye dönmek isteyenlere (Pagan inançlarına dönmek isteyenlere) sesleniyordu: “Bana Daphne banliyösünden bahsetme. Ne selvilerinin yüksekliğinden ve çokluğundan ne de su çeşmeleri veya yaşayan büyük nüfusundan ne de gece yarısına kadar açık olan pazar yerlerinden”[2]

Amerikan Yabancı Misyon Komiserleri Kurulu adına Presbiteryen papazı olarak Antakya ve çevresinde 14 yıl faaliyet yürüten Rahip Homer B. Morgan, “Daphne’de bir Fellah’ın bahçesinde”[3],  önemli bir keşifte bulundu. 1858 yılında keşfettiği yazıt, MÖ 189 yılına tarihlendirildi. Bir pagan rahibin Defne’deki Apollo mabedine atanmasını konu edinen bu yazıtta Defne “Kutsal Topraklar” olarak adlandırılmaktaydı. Devamında “Apollo ve Artemis’in başrahipliği nedeniyle, kutsal toprakları Daphne’de bulunan oymacılar ve diğer kutsal makamlar üzerinde, dost canlısı bir adama ihtiyaç duyulmaktadır[4] denmekteydi.

        Apollo figürlü sikke.

Hıristiyanlığın güçlenmeye başladığı 4. yüzyıldan itibaren Defne’deki Pagan inançları yerini İsevi tapınmalara bırakmaya başladı. Özellikle Hıristiyanlar, Apollo Tapınağı’nın bölgesel gücünü kırdıklarında kendilerine çok rahat bir yayılma alanı yaratabileceklerinin biliyorlardı.

İmparator Julianus döneminde, Pagan-Hıristiyan mücadelesi doruk noktasına ulaşmış, mücadele Apollo Mabedi üzerinde şekillenmişti. 20 Ekim 360 yılında burada çıkan yangın (bazı kaynaklar farklı tarihler vermektedir), öncesi ve sonrasıyla Pagan-Hıristiyan inançlarının en önemli olayıdır ve günümüze kadar halen faili meçhuldür.

Antik kaynaklarda Defne’de 3 pınarın adına rastlamaktayız; Castalia, Pallas ve Saramanna.[5] Apollo Tapınağı Castalia pınarının hemen yanındaydı. Tapınağın ne zaman inşa edildiğiyle ilgili kesin bir bilgimiz yoktur. I. Antiochus, IV. Antiochus (Epiphanes) ve Trajan dönemlerinde eklemeler yapılarak genişletildiğini biliyoruz. Diocletianus döneminde de tapınak restore edilmiştir.[6]

Apollo tapınağı Amfiprostil[7] tarzında inşa edilmişti. Yapının her iki cephesinde sıra sıra sütunlar vardı. Bu sütunlar dışında tapınağın etrafında da hücresel sütunlar bulunmaktaydı. Duvarları parlak mermerden, çatısı selvi ağacından panellerle kaplıydı. İçinde kralların ve bazı hayır severlerin heykelleri bulunuyordu. Ancak yöre halkı için en önemlisi ve en büyüğü Apollo heykeliydi. Bu heykel Seleukos için Atinalı heykeltıraş Bryaxis tarafından yapılmıştır.[8]

Ammianus Marcellinus, Apollo heykeli oranlarının Jüpiter heykeline eşit olduğunu, Theodoret ahşaptan yapıldığını ancak yüzünün yaldızlı olduğunu söyler. Saçları altın rengindedir ve başı defne çelengiyle kaplıdır. Başka bir kaynakta ise;  “gözleri iki büyük sümbüle (υάκινθοι mor taşa) benziyordu. Uzun bir tunik giymişti. Bir elinde kurban tası diğer elinde arp vardı. Ağzı sanki şarkı söylüyormuş gibi açıktı. Muhtemelen Scopas’ın eseri Pythian’dan esinlenilmişti” denilmektedir.[9]

 

Amfiprostil tarzda inşa edilmiş Nike Mabedi Atina

 

Nike Tapınağı Atina’da günümüze kadar gelebilen nadir Amfiprostil tarzında inşa edilmiştir.

Roma imparatoru II. Constantius’un yiğeni Constantius Gallus (Jullianus’un üvey kardeşi) 350’li yıllarda Antakya Valisi olarak görev yapmaktaydı. İyi bir eğitimi almış olan Gallus tutkulu bir Hıristiyan’dı. Kendini Paganlara karşı mücadeleye adamıştı.[10] Hıristiyanlar için şehit sayılan Babylas ve sandukasındaki kutsal emanetleri Apollo mabedinin bahçesine taşıtmıştı. Babylas dışında iki genç “şehidin” de naaşlarını da buraya getirtti. Gallus’un amacı Apollo mabedinin gücünden yararlanmak ve Defne bölgesine bir Hıristiyan kutsiyeti kazandırmaktı. Seyyah Pococke, Gallus’un Mabedin kalıntılarından Defne’ye bir kilise inşa ettiğini söyler[11]; ancak onun döneminde Apollo mabedi yıkılmamıştı.

Babylas’ın naaşının Defne’ye gelmesi Pagan-Hıristiyan ihtilafını daha da büyüttü. Pagan din adamları, bölge halkından bazılarının Apollo’yu bırakıp ölü bir adamın kemiklerine  tapmalarını“tiksinç” buluyorlardı.[12]

Defne’deki Hıristiyanlar da bazı pagan ritüellerini kabüllenmiyorlardı. Paganlar kesilen kurbanlardan tanrıların pay alması için bir kısmını Defne sularına atıyorlardı. Hıristiyanlar bunu bir tür saygısızlık olarak görüyordu. İmparator pazarda satılan tüm yiyeceklere temiz su (Defnedeki kutsal sudan) serpilmesini emrettiğinde öfkeleri daha da arttı.[13]

İmparator Julianus Antakya’ya geldiğinde sık sık Defne’deki mabetleri ziyaret ediyordu.[14] Burada bulunan kahinler Apollo mabedinin yakınından geçen şelalelerin suyuna bakarak İmparatora gelecekle ilgili yorumlarda bulunuyorlardı. Perslerle savaşacak olan Julianus kahinlere ne yapması gerektiğini sordu. Kahinler, Hıristiyan Babylas’ın burada bulunan kemiklerinden (mezarından) dolayı Apollo’nun sustuğunu ve kehanet vermediğini söylediler.[15]

Jullianus bunun doğru olmadığını düşündü. Julianus, Defne’ye daha önce geldiğinde Hıristiyan Antakya senatosunun Apollo tapınağını ihmal ettiğini de müşahede ettmişti.[16] Kahinler tanrıların uzun zamandır kehanette bulunmadıklarını ve başta tapınağın ihmal edildiğini sandıklarını ancak tüm ibadetlere rağmen Babylas ve diğer Hıristiyan mezarlarından dolayı tanrıların sustuğu iddiasında direttiler. Bunun üzerine İmparator tapınakta tanrılara tütsüler yaktı, kurbanlar, içkiler sundu, yalvardı ancak kahinler tanrılardan gene cevap alamadılar.[17]

Bunun üzerine İmparator, Apollo Mabedinin bahçesinde gömülü olan Babylas’ın naaşını buradan kaldırılarak başka bir yere taşınmasını emretti. O da artık bu kişinin, kutsal Apollo mabedinde gömülü olmasının, tanrılara büyük bir hakaret olduğunu düşünüyordu.[18] 22 Ekim 362’de (bazı kaynaklar 20 Ekim 362 yazmaktadır) Naaşın taşınması sırasında mabette büyük bir yangın çıktı ve mabet küle döndü.[19]

Babylas’ın naaşı ve kutsal emanetler Antakya’ya bakireler, genç erkekler tarafından “Oyma putlara tapanlar ve onlarla övünenler şaşkına döndü” ilahileriyle taşındı.[20] Tapınağın yanması onlar için bir zaferdi.

Yangına tanık olan Julianus’un amcası   Kont Julian yangına müdahale etti. Mabedin tümden yanmasını engelledi. Ancak Apollo heykelinin yanmaktan kurtaramadı. Yangında ihmali olduğunu düşündüğü tapınak memurlarını kırbaçlattı.[21]

Bazı Hıristiyanların iddiasına göre yangının, tapınağa bir tanrıça heykelciği götüren ve orada her zamanki gibi mumları yakan, yaşlı filozof Asklepiades’in hatasından çıktığıydı. Apollo tapınağı rahibi yaşlı filozof Asklepiades’te sorgulamalardan nasibini aldı.  Mabedi ateşe vermek için Hıristiyanlarla gizli bir anlaşma yaptığı gerekçesiyle işkenceye tabi tutuldu. Ancak yangını kimin çıkardığıyla ilgili hiçbir bilgi vermedi ya da veremedi.[22]

4 ve 5. yüzyıl yazarları yangının Babylas’ın naaşının taşınması esnasında çıktığını yazmaktadırlar. Olayları içiçe geçmesi ve Hıristiyanların olayı inançlarına göre anlatmaları bunda etkili olmuştur. Yangın, Babylas’ın naaşı taşınırken ya da daha sonra çıkmış olsun, şu kesinki Paganizmi yaymak isteyen İmparator için büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

İmparator çok öfkeliydi, pagan olan, Antakya Valisi Sallust’un, bütün yatıştırma girişimlerine karşı öfkesi dinmedi. İmparator, “Solito Acriores” (Normalden daha keskin) bir soruşturma başlatı. Sallust görevini yapmak zorunda kaldı ve birçok kişiyi hapse attı. İlk sorgulanan kişi Theodore adında genç bir adamdı. Vali bu genci çivili bir rafa astı ve kırbaçlattı.[23] İşgenceyle sorgulanan genç, tek kelime etmeden öldü. Sorgulanan bir diğer genç ilahiler okuyarak Valiye meydan okudu.[24]

İmparatorun gözleri önünde putlara ve Tanrı düşmanlarına karşı Hıristiyan ilahileri söyleme cesaretini gösteren Publia adında dindar bir dul, mahkeme huzuruna çıkarıldı ve ilerlemiş yaşına rağmen işkenceden geçirildi.[25]

Diğer baş şüphelilerden biri Defneli Hıristiyan Vitavilis idi. O da sorgulandı ancak suçlamalardan beraat etti.[26]

Tarihçi Ammianus eserinde bu sorgularda, Antakyalı yargıç Sozomen’in de görev aldığını yazar.[27] Hıristiyan rahipler de sorgulandı. Rahipler her ne kadar gökten düşen bir şimşeğin yangına sebep olduğunu söyledilerse de Julianus çıkan yangından Hıristiyanları sorumlu tutuyordu. Antakya’daki büyük kiliseyi kapattı ve bütün mallarına el koydu.[28]

Kundakçılık suçlamaları ile ilahi müdahale iddiaları arasında Paganlar ve  Hıristiyanlar Defne’de büyük bir kavgaya tutuşmuştu.

Olaylara bizzat şahit olan dönemin tarihçisi Sozomen olayların devamını şöyle anlatır. “Vali Sallust sonuç alamayacağını anlayınca Jullianus’a giderek durumu anlattı. Aldığı tedbirden derhal vazgeçmediği takdirde kendisinin ve diğer yöneticilerin alay konusu olacağını, Hıristiyanlar’ın daha çok şeref kazanacağını söyledi. Bu konuşma etkisini gösterdi ve tutuklanan Hıristiyanlar serbest bırakıldı.”[29]

Diğer bir grup Hıristiyan inancına göre; Şehit Babylas için okunan dualar sırasında, tanrı ateşi Şeytan’ın (Apollo heykeli kastediliyor) üzerine düşürmüştü.[30] Sorgulamaların sonuçsuz kalması Hıristiyanları yangının insan eliyle değil Tanrı’nın lütfuyla çıktığı yönündeki inançlarını kuvvetlendirdi. Onlara göre tanrının gazabıyla gökten ateş yağmıştı.

Julianus’un bir dönem Atina’da aynı okulda beraber bulunduğu ve daha sonra Konstntinapolis piskoposluğu yapan arkadaşı Nazianuslu Gregory, Paganizme ve Julianus’a ağır eleştirilerde bulunmuştur. Yazdığı eserde, Jullianus’un sık sık Defne şelalelerine gelerek kahinlere danışmasını alaycı bir dille eleştirir. Açıkça yazmasa da tapınağın yanması ona göre tanrıları susturmuştu.

“Meşe[31] artık konuşmuyor; Kazan artık kehanet vermiyor[32]; Pythia[33] artık yalanlar ve saçmalıklar dışında hiçbir şeyle dolu değil. Kastalya Pınarı[34] yeniden susturuldu ve sustu ve artık bir kehanet ırmağı değil, alay konusu oldu. Yine sessiz bir heykeldir Apollon. Daphne yine masallarda ağlanan bir çalıdır. Yine senin Bacchus’un[35] bir felakettir, onun kuyruğuna bağlı sarhoşlar sürüsü ve senin büyük gizemin Fallus[36]; ve kendini güzel Prosymnus’a[37] bırakan bir tanrı: yine Semele’ye[38] yıldırım çarptı: yine Vulkan[39] topal (zina yapanı hemen yakalasa da) ve ünlü bir zanaatkar olmasına rağmen isle kirlenmiş bir tanrı ve Olympus’un Thersites’i. Yine Mars tüm dehşetiyle, korkusuyla, kargaşasıyla zina yüzünden tutsaktır ve küstahlığıyla yaralanır…”[40]

Julianus’un kehaneti yeniden canlandırmaya yönelik başarısız girişimleri, kutsal emanetleri Daphne’den tahliye etmesi ve ardından gelen yangın, bunun sonucunda Kilise’ye yönelik yapılan baskı, ‘modern hikayenin’ ana temasını oluşturdu.

Daphne/Babylas olayı Julian için büyük bir propaganda yenilgisiydi. Paganizmi canlandırma politikası Defne’de başarısızlığa uğramıştı. Aslında Julianus İmparator olmadan önce, Gallus tarafından naaşın Daphne’ye taşınması, buradaki Paganizmin sonunu hazırlayan ilk adımdı.  Naaşın buraya gelmesinden itibaren Defne’nin geleneksel eğlence kültürü yerini ağırbaşlılığa ve Hıristiyan münzeviliğine bırakmaya başladı. Apollo’nun kehanetleri susturuldu, Defne eğlenceleri ve şenlikleri yerini kilise tekdüzeliğine bıraktı. Julianus Paganizmi destekleyen son Roma imparatoruydu. Julianus’tan sonra Defnedeki Pagan mabetleri ve sanatı Hıristiyan inancına göre şekillendi.

Malalas Defne’de 396 yılında Aziz Leontios Kilisesi kurulduğunu söyler ki[41], muhtemelen bu kilise yanan Apollo mabedinin üzerine inşa edilmiştir.

Defne, Pagan inancından Hıristiyan inancına girdikten sonra tüm ihtişamını kaybetti. Romalılar burada birçok yapı ve eser bıraktılarsa da Seleukos’ların doğu-batı sentezi olan Helenizimin yatattığı bölgesel etkiyi yaratamadılar. Böyle bir iddiaları da hiç bir zaman olmadı. Beytül-ma sadece Antakya’ya su sağlayan bir koruluk alan olarak kaldı. Tapınakta çıkan yangın diğer bir ifadeyle tapınağın yakılması, tarihin karanlığında faili belli olmayan bir olay olarak kaldı.

Tapınağının yakılması olayının failini belki “sümbül gözleri”yle sadece Apollo görmüştür.

 

[1] BOUCHIER, E. S; sf: 42

[2] CHRYSOSTOM, İoannis; 5. Yüzyıl, Translated by Jhon Henry Parker, 1839, sf: 291

[3] Source: Journal of the American Oriental Society, Vol. 6 sf:. 550-555

[4] Source: Journal of the American Oriental Society, Vol. 7, sf: xliii-xlix

[5] STILLWELL, 1938, sf: 50.

[6] Klaus-Peter Todt; 2010, sf:23.

[7] Amfiprostil;  Yunanca amphiprostylos’tan türetilmiştir. Sütunlu (genellikle dört) ve hem ön hem de arka tarafında alınlık bulunan küçük tapınakları ( Atina Akropolü’ndeki Athena Nike tapınağı ) belirten mimari terimdir. https://www.sapere.it/enciclopedia erişim: 14.02.2024

[8] BOUCHIER, 1921, sf: 43-44

[9] MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, Translated by Jhon Mathews, 1989, sf: 439 – EGGER, Max; 1889, sf: 102-106 – BOUCHIER, 1921, sf: 44.

[10] SOZOMEN, 5. yüzyıl, sf: 234.

[11] POCOCKE, Richard; 1750, sf: 193.

[12] LIEU, 1986, sf: 53.

[13] LIEU, 1986, sf: 57.

[14] PHİLOSTORGİUS, 410, sf: 99.

[15] GİLLİAN, Clark; 2004, sf: 56-57.

[16] MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, Translated by Jhon Mathews, 1989, 439.

[17] SOZOMEN, sf: 236.

[18] PHİLOSTORGİUS, 410, sf: 101.

[19] MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, Translated by C. D. Yonge, 1902, London. sf: 277.

[20] SOZOMEN, 5. Yüzyıl, sf: 236.

[21] LIEU, Samuel N. C.; 1986, The Emperor Julian : Panegyric and Polemic, Liverpool, sf: 55.

[22] MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, Translated by Jhon Mathews,1989, sf: 439.

[23] LIEU, 1986, sf: 55.

[24] SOZOMEN, sf: 237

[25] LIEU, 1986 55.

[26] MARTİNDALE, J. R.; 1971, sf: 971.

[27] MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, Translated by Jhon Mathews, 1989, 439.

[28] MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, Translated by C. D. Yonge, 1902, London sf: 277.

[29] SOZOMEN, 5. Yüzyıl, sf: 237

[30] SOZOMEN, 5. Yüzyıl, sf: 238

[31] Buradaki meşe Yunanca “Δρυς” İngilizceye “Oak” olarak çevrilmiştir. Bahsedilen meşe ağacı Defne ağacıdır.

[32] Helen inancında Kahinler su kazanına bakarak kehanette bulunurdu.

[33] Apollo tapınağının baş rahibesi. Kendinden geçmiş bir duruma girerek kendisine Yunan Apollo tarafından fısıldanan sözleri tefsir ederdi.

[34] Defne şelalelerinden biri.

[35] Bacchus; Antik Yunan’ da Şarap Tanrısı (bağ bozumu tanrısı) olan Dionysus’ un Latince versiyonudur.

[36] Grekçede φαλλός’dan (phallos), Penis anlamına gelmektedir.

[37] Dionysos, tanrının doğumundan önce vefat eden annesi Semele’yi kurtarmak için Hades’e gitmek ister. Yolda giderken çoban Prosymnus’la karşılaşır. Prosymnus onu Hades’e götürebileceğini söyler. Ödül olarak Dionysos’un eşcinsel sevgilisi olmayı talep eden Prosymnus ona rehberlik etti.  Prosymnus, Dionysos’un sözünü yerine getirmesinden önce öldü, bu yüzden, onun gölgesini tatmin etmek için, tanrı, zeytin dalından bir fallus yaptı ve Prosymnus’un mezarının üzerine oturttu. Miguel Herrero de Jáuregui; 2008,The Protrepticus Of Clement Of Alexandrri: A Commentary, Bolonia, sf: 155-156

[38] Semele, Yunan mitolojisinde, Thebes’teki Cadmus ve Harmonia’nın kızı ve Zeus’tan Dionysos’un (Bacchus) annesidir. Semele’nin Zeus’la ilişkisi, Zeus’un karısı Hera’yı öfkelendirdi; Hera, yaşlı bir hemşire kılığına girerek Semele’yi, Zeus’tan, Hera’nın huzuruna çıkacağı aynı ihtişamla onu ziyaret etmesini istemesi için ikna etti. Zeus zaten Semele’nin her arzusunu yerine getireceğine söz vermişti ve bu nedenle onu öldürecek bir dileği yerine getirmek zorunda kaldı: Gök gürültüsü tanrısı olarak ateş oklarının ihtişamı Semele’yi yok etti. Zeus, doğmamış çocukları Dionysos’u rahimden kurtardı ve bebek doğana kadar onu uyluğunda tuttu. Kendisi de ölümsüz olan Dionysos’un olgunluğa eriştikten sonra Hades’e inerek Semele’yi geri getirdiği ve onun da ölümsüz yaptı.

[39] Vulcan, Roma dininde, özellikle yanardağlar veya yangınlar gibi yıkıcı yönleriyle ateş tanrısı. Şiirsel olarak ona Yunan Hephaestus’un tüm nitelikleri verilmiştir. Onun ibadeti çok eskilere dayanıyordu ve Roma’da kendi rahibi (flamen) vardı. Başlıca festivali Volcanalia 23 Ağustos’ta kutlanırdı.

[40] King C. V., 1888, sf: 111-112.

[41] MALALAS, Ioannes Jhon, 5. Yüzyıl, Cronicle, Boox 16-18, 491-563, Translated from Greek by E.Jeffreys-M. Jeffreys and R. Scott, 1986, Melbourne, sf: 222-223.

 

Kaynaklar

– BOUCHIER, E. S; 1921, A Short History Of Antioc B.C. 300 – A. D. 1268, London

– EGGER, Max; 1889, “Bryaxis et l’Apollon de Daphné, d’après un fragment nouveau de Philostorge” In: Revue des Études Grecques, tome 2, fascicule 5.

– GİLLİAN, Clark; 2004, Christianity and Roman Society, Cambridge University Press, New York.

– Klaus-Peter Todt; 2010,  “Phoibos Apollon oder Hl. Babylas? Zum Kampf zwischen griechischem und christlichem Kult im Antiocheia des 4. Jahrhunderts”,Berlin.

– LIEU, Samuel N. C.; 1986, The Emperor Julian : Panegyric and Polemic, Liverpool.

– King C. V., 1888, Gregory Nazianzen’s, Julian the Emperor: Containing Gregory Nazianzen’s Two Invectives and Libanius’ Monody with Julians’s Extant Theosophical Works, London.

– MALALAS, Ioannes Jhon; 5. Yüzyıl, Cronicle, Boox 16-18, 491-563, Translated from Greek by E.Jeffreys-M. Jeffreys and R. Scott, 1986, Melbourne.

– MALALAS, Ioannes Jhon; 5. Yüzyıl, Chrysostom, Translated, Jhon Henry Parker, 1839, New York.

– MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, The Roman History, Translation Jhon Mathews; 1989, London.

– MARCELLİNUS AMMIANUS, 350-370, The Roman History, Translation C. D. Yonge, 1902, London.

– MARTİNDALE, J. R.; 1971, The Prosopography Of The Later Roman Empire, Volume I, 260-395.

– PHİLOSTORGİUS, 410, Church History, Translated 2007, Edit. John T. Fitzgerald, Atlanta.

– POCOCKE, Richard; 1750, A Description Od The East And Some Other Countries, London.

– Source: Journal of the American Oriental Society, 1858 – 1860, Vol. 6 (1858 – 1860).

– Source: Journal of the American Oriental Society, 1860 – 1863, Vol. 7 (1860 – 1863).

– SOZOMEN, Salminius Hermias; 5. yüzyıl, History Of The Church, Translated Edward Walford, 1855, London.

– STILLWELL, Richard; 1938, Antioch On The Orontes II 1933-1936, Princeton Üniversty Press.

 

14 Haziran 2024

İlgili Terimler :

Instagram'da Bizi Takip Edebilirsiniz...

Bizimle ilgili tüm haber ve gelişmelerden haberdar olmak için Instagram’da takip edebilirsiniz.
@antakyatarihi.com.tr

İLETİŞİM: 0538 955 2706

MAİL bilgi@antakyatarihi.com.tr

ADRES: Antakya - Hatay